Bilgi

Cumhuriyet Bayramı’nda Türk Mutfak Mirası

closeup shot waving flag turkey with interesting textures scaled

Günümüzden tam yüz yıl önce 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetimizin temelleri inanmış bir halk ve önderliğindeki Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından atıldı. Bugünkü yazımızda, şanlı bayrağımızın, cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, İstiklal Mücadelesi’nin simgesi olan üç şehiri ve onların tarihini, ünvanlarını ne şartlar altında nasıl fedakarlıklarla kazandıklarını konu edineceğiz. Şanlıurfa, Kahramanmaraş ve Gaziantep’in bu yolculuğunu ise bu kutlu bayramda sofralarınıza koyabileceğiniz birer yöresel yemekleriyle noktalayacağız.

 

Şanlıurfa

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin güzide illerinden olan Şanlıurfa, doğusunda Mardin, batısında Gaziantep, kuzeyinde Adıyaman ve Diyarbakır, güneyinde ise Suriye sınırı ile çevrelenmiş bir sınır şehrimizdir.

Şehrin topraklarını batı, kuzeybatı ve kuzeyde doğal sınırı oluşturan Fırat Nehri çevrelemektedir.

Sultantepe’de, Göbeklitepe’de ve baraj göllerinin altında yapılan kurtarma kazılarına dayanılarak Şanlıurfa’da Neolitik Çağlarda yani Milattan Önce 10000 ve 5000 yılları arasında ve sonrasında yoğun bir yerleşmenin olduğu ortaya çıkarılmıştır.

Ayrıca Musevi, Hırıstiyan ve İslâm peygamberlerinin atası olarak görülen Hz.İbrahim Urfa’da doğmuş, Nemrut ve onun yaptığı putlara karşı mücadele ettiği için burada ateşe atılmıştır. Lut Peygamber, amcası Hz. İbrahim’in Urfa’da ateşe atıldığını görmüş ve daha sonra buradan Sodam’a gitmiştir. Hz.İbrahim’in torunu İsrafiloğulları’nın atası Yakup Peygamber burada yaşamış ve Urfa’da ölmüştür. 

Bu ve benzeri nice hikayesiyle Şanlıurfa bugün Peygamberler Şehri olarak da bilinir. Bu nedenle Şanlıurfa inanç turizmi yönünden büyük önem taşımaktadır

 

Şanlıurfa “Şanlı” Ünvanı Neden Almıştır?

Urfa İstiklal Mücadelesi döneminde ilk olarak İngiliz, İngilizlerin geri çekilmesinin ardından ise Fransızların işgaline uğramıştır. Bu işgallerden gittikçe bunalan Urfa halkı örgütlenerek “Urfa Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında bir araya gelmiştir. Bu örgütlenmenin ardından halkın işgal kuvvetleriyle olan savaşı başlamış, hatta başlamakla kalmayarak işgalcileri topraklarından kovmayı da başarmışlardır. Ordudan yardım almaksızın şehrin göstermiş olduğu bu cesaret ve şanlı mücadeleye istinaden 12 Haziran 1984’de TBMM tarafından Urfa’ya Şanlı ünvanı verilmiş ve ismi Şanlıurfa olarak değiştirilmiştir. 

 

Şanlıurfa’nın Mucizesi: Ağzı Açık

Şehrin kısaca kendisinden ve tarihinden bahsettikten sonra gelelim evde sofralarınıza rahatlıkla hazırlayıp koyabileceğiniz Şanlıurfa’nın saklı hazinesi “Ağzı Açık” yemeğine. 

Kebaplarla dolu coğrafyadan sıyrılmak kolay olmadığından çok ismi duyulmamış da olsa yakın zamanda Şanlıurfa’ya yolunuz düşmeyecekse evde kolayca deneyip bu cevherin tadını çıkarabilirsiniz.

Gerekli Malzemeler (6 kişilik)

  • 1 Kg un
  • ½ Çay bardağı yağ
  • 1 Tatlı kaşığı tuz 
  • Yarım Limonun suyu ya da 2 Yemek kaşığı Sirke
  • 1 Kg yağsız, çifte çekilmiş kıyma
  • 2 Orta boy soğan rendesi
  • 2 Yemek kaşığı pul biber
  • 1 Tatlı kaşığı karışık baharat
  • 1 Yumurta
  • 2 Yemek kaşığı un
  • 2 Su bardağı sade yağ 
  • Tuz

Hazırlanış

Undan bir tabak ayrırarak geri kalanı tepsiye boşaltılın. Ortası açın ve biraz tuz, yarım limonun suyu (yahut iki kaşık sirke) ve biraz su ilave ederek hamur yoğurun. Yoğrulan hamurun kıvamı kulak memesinden biraz sert olmalıdır. Küçük bir tabağa biraz yağ koyun ve yağ ile yoğurun. 

Başka bir tabağa kıyma, rendelenmiş kuru soğan, tuz, baharat, kırmızı biber, bir yumurta, ve iki yemek kaşığı un ilave edilerek iyice karıştırın. Hamurları küçük elmalar büyüklüğünde ayırın ve un yardımıyla tatlı tabağı büyüklüğünde açın. Üzerine biraz su sürün. Kıymadan erik büyüklüğünde parçalar alarak ve sulandırılarak üzerine yayın, ve kenarları çirtik yapılarak kapatın. Kıymalı tarafa öncelik vererek iki tarafını da kızartın. Afiyet olsun!

 

Kahramanmaraş

Doğu Akdeniz’de bulunan Kahramanmaraş, Başkonuş  ve Yavşan yaylaları, Kapıçam Tabiat Parkı, Körçoban Tabiatı Koruma Alanı, mağaraları, barajları, akarsuları, göllleri, dağları,, kaleleri, tarihi camileri ve çarşıları, geleneksel el sanatları, yöresel mutfağı, dondurması gibi değerleri ile kültürel açısından oldukça zengin ve turizm açısından önemli potansiyele sahip bir ilimizdir.

Döngel Mağaralarında yapılan arkeolojik araştırmalar göstermiştir ki yörede insan yerleşimi üst paleolotik çağda başlamıştır. Neolitik ve İlk Tunç çağlarında da sürmüştür. Yöre Orta Tunç Çağında (M.Ö. 2000-1500) Mezopotamya’yı Kapodokya ile Anadolu’nun başka kesimlerine bağlayacak olan önemli kervan yollarının kavşağında yer almıştır.

1898’de Halep vilayetine bağlı bir sancak merkezi olan Maraş, Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalanması ile 22 şubat 1919’da İngiliz işgali altına girmiştir. İngilizler kısa bir süre sonra Musul’a karşılık Anadolu’nun güney kesiminden çekilmiştir. İşgal kuvvetlerine karşı düzenlenen Ulu Cami mitinginin ardından 30 Ekim 1919’da Fransız birlikleri İngilizlerin terk ettiği Maraş’a girmiştir. İşgalci Fransızlarla onlarla işbirliği yapan Ermenilere karşı Sütçü İmam’ın başlattığı silahlı direniş halktan geniş bir destek görmüştür. Bu gelişmelerle birlikte direnişi örgütlemek için 29 Kasım 1919’da “Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kurulmuştur. Araplar ve Harabe Çatışmaları ile 21 Ocak 1920’de  başlayan mücadele Fransızları çekilmeye zorlamıştır.

 

Kahramanmaraş “Kahraman” Ünvanını Neden Almıştır?

Kahramanmaraş’ın ünvanını alma süreci de Şanlıurfanın mücadelesine oldukça benzerlik gösterir. I. Dünya Savaşı döneminde önce İngiliz ardından Fransız işgaline uğrayan Maraş’ta halk, bu işgale karşılık Sütçü İmam’ın başlattığı direnişle örgütlenmiş ve ordudan bir destek olmadan işgal kuvvetlerini Maraş’ın dışına püskürtmeyi başarmıştır. 

Bu kahramanca müdafaanın ardından önce 5 Nisan 1925 tarihinde ilk meclis tarafından İstiklal Madalyasıyla ödüllendirilen şehir, 7 Şubat 1973’de “Kahraman” ünvanını almıştır ve adı “Kahramanmaraş” olarak değiştirilmiştir.

 

Kahramanmaraş’ın Göz Bebeği: Acem Pilavı

Dondurmasıyla yalnızca Türkiye sınırları içinde kalmayıp dünyada bir marka haline gelmiş olan Maraş, mutfak tarafında da oldukça zengin bir şehrimizdir. Yine şehrimizi kısaca tanıyıp tarihine kısa bir yolculuğa çıktıktan sonra sizler için bir tarifimiz var.

Acem Pilavı, klasik pirinç pilavının besleyici kuzu etiyle, havuç ve zengin baharatlarla harmanlanmış besleyici, hazırlaması oldukça pratik ve leziz bir yorumudur.

Evde kolayca hazırlanabilecek Acem Pilavını kesinlikle denemenizi tavsiye ediyoruz!

Gerekli Malzemeler (6 kişilik)

Pilav İçin

  • 300 Gr Kuşbaşı kuzu eti
  • 1 Kuru soğan
  • 750 Gr Havuç
  • 3 Su bardağı pirinç
  • Karabiber, Pul Biber, Tarçın
  • Sade yağ

Hazırlanış

Kuşbaşı kuzu etinizi haşlayın. Haşlanmış olan etlere, ince doğranmış kuru soğan, küçük doğranmış havuç ve yağın bir kısmını ilave ederek güzelce kavurun. Et suyundan pilava bir miktar ilave edin ve havuç ekleyin, daha önceden sıcak su ile haşladığınız pirinci yıkayarak suya bırakın, kaynadıktan sonra orta ateşte pişirin ve ayrılan yağ ile pilavı yağlayın. Pilavı dinlendirip tabağa alın üzerine karabiber, kırmızı pul biber, bir miktar tarçın ilave edin. Etleri, pilavın üzerine yerleştirerek servise sunabilirsiniz. Afiyet olsun!

 

Gaziantep

Gaziantep, Anadolu’nun ilk yerleşim merkezlerinden biri olan Mezopotamya ile Akdeniz Bölgesi’nin kesişme noktasında bulunan, tarihin her döneminde önemini korumuş; Suriye, Kilis, Şanlıurfa, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adıyaman’a komşu olan, tarih boyunca çeşitli uygarlıkların, kültürlerin ve inançların harmanlandığı kültürü, mutfağı, tarihi kaleleri ve daha saymakla bitmeyecek güzellikleri ile ülkemizin kesinlikle gezilmesi gereken illerinden biridir.

İlk uygarlıkların filizlendiği Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunuşu, İnsanlık tarihinin en önemli ticaret yollarından biri olan İpek Yolu’nun buradan geçmesi uygarlık tarihine yön vermiş olup, Gaziantep’in her dönemde belirli bir seviyede kültür ve ticaret merkezi olmasına olanak sağlamıştır.

Gaziantep, Kurtuluş Savaşı’nın bayrak kentlerinden biri olması, uçsuz bucaksız tarihi ve kültürel çevresi, GAP’ın (Güneydoğu Anadolu Projesi) kapısı denebilecek konumu, tarihi tren garı, belki de en az tarihi kadar uçsuz bucaksız mutfağı, zengin el sanatları, mozaikleri, camileri, kaleleri, tarihi antik kentleri, ören yerleri, hanları, hamamları, kastelleri, türbeleri, kiliseleri, yaylaları, ovaları, mesire alanları, adını verdiği dünyaca ünlü antep baklavası ve antep fıstığı, sanayisi, bölgesinde ticaretin önde gelen illerinden olması ve diğer yönleri ile kültür turizminin son yıllardaki yükselen yıldızlarından biridir.

 

Gaziantep “Gazi” Ünvanı Neden Almıştır?

Gaziantep, Şanlıurfa ve Kahramanmaraş’ın yaşadıklarına benzer olarak  I. Dünya Savaşı’nın son döneminde Fransız işgaline uğramıştır. Yine diğer iki vilayetle ortak olarak ordudan yardım almaksızın, halkın kendi arasında örgütlenmesi ve kahramanca mücadelesi sonrasında ise bu işgali püskürtüp işgal kuvvetlerini şehrin dışına atmayı başarmıştır. 

Gaziantep’in diğer iki ilimizden farkı ise, şehre “Gazi” ünvanı verilmesi teklifini meclise bizzat Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sunmasıdır. Bu teklifin kabul edilmesinden sonra 6 Şubat 1921 Tarihinde şehir, “Gazi” ünvanını almış böylelikle bu üç şehrimiz arasında ünvanına ilk kavuşan il olmuştur. Bundan 87 yıl sonra 7 Şubat 2008’de de çıkarılan kanunla beraber İstiklal Madalyasına kavuşmuştur.

Kısa bir ekleme yapmak gerekirse, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık tarihinde Gazi ünvanını alan yalnızca üç kişi ve kurum vardır. Bunlar Gazi Mustafa Kemal Atatürk, TBMM (Gazi Meclis) ve Gaziantep’tir.

 

Gaziantep’ten Gelen Lezzet: Şiveydiz

Gaziantep’i de geçtikten sonra bu yazıdaki son şehrimizi de geride bırakmış oluyoruz. Bu destansı kahramanlıklarla dolu illerimizden bahsettiğimiz yazımızı da kendisine yakışır, Antep mutfağının saklı kalmış lezzet dolu ürünlerinden biri olan Şiveydiz tarifi ile noktalayacağız. 

Diğer tariflerimizde olduğu gibi bunda da evde kolayca hazırlanabilecek, besleyici ve lezzetli bir ürün seçtik.

Evde büyük zahmetlere girmeden hazırlayabileceğiniz bu yöresel hazinenin keyfini çıkarmayı unutmayın.

Gerekli Malzemeler (6 kişilik)

  • 250 Gr taze sarımsak
  • 250 Gr kuzu eti
  • 500 Gr süzme yoğurt
  • 250 Gr taze soğan
  • 50 Gr un
  • 150 Gr nohut
  • 2 yumurta
  • 1 Paket margarin
  • Tuz ve Nane

Hazırlanış

Kuşbaşı eti bir tencerede hafifçe pişirmeye başlayın ardından tuz ve su ilave ederek haşlanmaya bırakın. Et piştikten sonra içine önceden haşlanmış nohutu ilave edin. Hafif iri ve çapraz  doğradığınız soğan ve sarımsakları et ve nohuta ilave edin. Biraz piştikten sonra bir tencereye süzme yoğurt, yumurta ve unu ekleyerek hafif ateşte sürekli çırparak pişirin. Piştikten sonra diğer tenceredeki malzemeyi yoğurda boşaltarak kaynatın ve fokurdamaya başladığı an ocağın atını kapatın. Daha sonra bir tavaya yağ koyup güzelce kavurun. Üzerine tercihinize göre nane ve tuzu ekledikten sonra servis edebilirsiniz, Afiyet olsun!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir